باب:
استعانة
المكاتب
وسؤاله الناس.
3. MÜKATEBİN İNSANLARDAN YARDIM İSTEMESİ
حدثنا
عبيد بن
إسماعيل:
حدثنا أبو
أسامة، عن هشام،
عن أبيه، عن
عائشة رضي
الله عنها
قالت:
جاءت
بريرة فقالت:
إني كاتبت
أهلي على تسع
أواق، في كل
عام أوقية،
فأعينيني،
فقالت عائشة:
إن أحب أهلك
أن أعدها لهم
عدة واحدة
وأعتقك فعلت،
ويكون ولاؤك لي.
فذهبت إلى
أهلها فأبوا
ذلك عليها،
فقالت: إني قد
عرضت ذلك
عليهم، فأبوا
إلا أن يكون
الولاء لهم،
فسمع بذلك
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، فسألني
فأخبرته،
فقال: (خذيها
فأعتقيها،
واشترطي لهم
الولاء،
فإنما الولاء لمن
أعتق). قالت
عائشة: فقام
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم في الناس
فحمد الله
وأثنى عليه، ثم
قال: (أما بعد،
فما بال رجال
منكم يشترطون
شروطا ليست في
كتاب الله،
فأيما شرط ليس
في كتاب الله
فهو باطل، وإن
كان مائة شرط،
فقضاء الله
أحق وشرط الله
أوثق، ما بال
رجال منكم
يقول أحدكم:
أعتق يا فلان
ولي الولاء،
فإنما الولاء
لمن أعتق).
[-2563-] Aişe r.anha'dan rivayet edilmiştir: Berire bana geldi ve "Ben
sahiplerimle her yıl bir ukiyyeden (kırk dirhem), dokuz ukiyye ödemek üzere
mükatebe sözleşmesi yaptım. Bana yardım et" dedi. Hz. Aişe ona
"Sahiplerin isterse müka.tebe bedelini peşin ödeyeyim ve vela. hakkın bana
ait olsun" dedi. Berire'nin sahipleri bu teklife yanaşmadılar.
Aişe şöyle anlatıyor: Ben onlara bu teklifi yaptım ama onlar ve
la. hakkının kendilerine ait olması konusunda direttiler. Allah Resulü
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu duydu ve bana sordu. Ben de olayı anlattım.
Bunun üzerine Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Onu al ve azat et.
Onların da vela hakkı şartlarını kabul et. Vela azat edene aittir"
buyurdu.
Sonra Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem cemaat içinde
oturduğu yerden kalktı, Allah'a hamdü sena. etti. Sonra şöyle buyurdu:
"Emma Ba'du İçinizden bazıları niye Allah'ın kitabında olmayan şartlar
koşuyorlar. Allah'ın kitabında yeri olmayan bütün şartlar geçersizdir. İsterse
yüz şart olsun. Allah'ın hükmü uyulmaya daha layıktır; Allah'ın şartı daha
sağlamdır. İçinizden birileri niye "Falanca' Sen azat et ama vela hakkı
bana aittir" diyor. İyi biliniz ki vela hakkı azat edene aittir."
AÇIKLAMA: Hz. Nebi'in fasit şart ile gerçekleştirilmiş
olan bir satım sözleşmesine izin vermesi net olarak anlaşılamamış ve alimler bu
konuda görüş ayrılığına düşmüştür. Bazı alimler hadisteki bu şartı kabul
etmezler. Bazı alimler ise şöyle derler: "onların şartlarını kabul
et" buyruğundaki emir mübah kılmak içindir. Bu emirden kastedilen amaç, bu
şartın varlığı ile yokluğu arasında fark olmadığı ve bu şartı koşmanın onlara
bir faydasının olmayacağı konusunda uyarmaktır. Sanki Hz. Nebi şöyle
buyurmuştur: "Onların bu şartını ister kabul et, ister kabul etme. Bunun
onlara bir faydası olmaz."
Mükatep konularının sonunda gelecek olan Eymen hadisindeki
"onu satın al ve onları bırak, diledikleri şartı koşsunlar" buyruğu
bu yorumu destekler.
Şöyle de denilmiştir: Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
insanlara, satıcının vela şartını koşmasının geçersiz olduğunu bildirmiş ve bu
durum Berire'nin sahipleri de dahil herkesçe duyulmuştur. Onlar daha önceden
geçersiz olduğunu bildikleri bir şeyi şart koşmak isteyince Hz. Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem işin sonunun neye varacağını bildirmek kastıyla böyle
buyurmuştur. Bu "De ki: (Yapacağınızı) yapın. Amelinizi Allah
görecektir" [Tevbe Suresi 105] ayeti ve Hz. Musa'nın sihirbazlara
"Siz atacağınızı atın" sözü gibidir. Yani bunun size bir faydası
olmayacaktır. Buna göre Hz. Nebi s.a.v. şöyle demiş gibidir: "Sen onların
şartlarını kabul et. Onlar bu şartlarının kendilerine faydası olmadığını
görecekler."
Şafii, el-Ümm'de şöyle kaydeder: Allah ve Resulü'nün hükmüne
aykırı şart koşan kişi isyan etmiş olur. İsyanla ilgili ise bir takım ceza ve
kurallar vardır. İsyan edenlerle ilgili kural, vazgeçmeleri için ve başkalarının
da buna yeltenmesinin önlenmesi için onların ileri sürdükleri şartların
geçersiz sayılmasıdır. En kolay ceza kuralı budur.
Bir diğer fakih ise şöyle demiştir: Hadisteki "şartını
kabul et" ifadesi "onların ileri sürdükleri şartta onlarla tartışma ve
seni çekmek istedikleri kavganın içine düşme ki cariye azat olabilsin
anlamındadır." Çünkü bu, din sahibinin gerçekleşmesini istediği şeyler
arasındadır. Bazen terk etmek (yapmamak), fiille (yapmakla) ifade edilir.
Örneğin ayette "Onlar bu yolla Allah'ın izni olmadıkça kimseye zarar
veremezler" buyrulmuştur. Yani onların bunu yapmalarına imkan veriyoruz,
demektir. Yoksa bu ayette, onların büyü yaparak insanlara zarar vermesini mübah
kılma anlamı kastedilmiş değildir.
"Vela hakkı azat edene aittir": Bu hadis, ters anlamı
(mefhum-i muhalefi) ile, birinin Müslüman olmasına vesile olan kişinin ve
aralarında vela yeminleşmesi olan kişinin vela hakkına sahip olamayacağını
gösterir. Hanefiler ise bu iki yolla vela hakkının sabit olacağı görüşünü
benimsemişlerdir. Yitik bir çocuğu bulup büyüten kişinin de (multakıt) vela
hakkının olmayacağını gösterir. İshak ise bu yolla vela hakkını sabit kılar. Bu
konu, Feraiz (Miras payları) bölümünde ayrıntılı olarak açıklanacaktır. (6759.
hadis)
Hadisin lafzından (mantuk) ise vela hakkına sahip olmamak
şartıyla azat eden kişinin azatlı kölesi (saibe) üzerinde vela hakkına sabit
olacağı anlaşılmaktadır. Ancak bazı fakihler onun vela hakkının Müslüman
toplumuna (yani devlete) ait olduğunu savunmuşlardır. Müslüman, ister Müslüman
bir köleyi, ister gayri müslim bir köleyi azat etsin hadisteki "azat
eden" ifadesinin kapsamında yer alır ve dolayısıyla vela hakkı sabit olur.
Berire hadisinden elde edilen -geçen hükümler ve Nikah bölümünde
gelecek hükümler dışında- daha birçok hüküm vardır.
1- Köle gibi, cariye ile kitabet sözleşmesi yapmak da caizdir.
2- Evli olan cariye, kocası izin vermese bile kitabet sözleşmesi
yapabilir.
3- Kocasının onun kitabet sözleşmesi yapmasına engelolma yetkisi
yoktur. Onunla ayrılması sonucunu doğursa bile hüküm böyledir.
4- Evli olan kölenin de kendi eşi olan cariyeyi efendisinin azat
etmesine engelolma yetkisi yoktur. Evliliğin geçersiz olması sonucunu doğuracak
olmasına rağmen hüküm böyledir.
5- Cariyenin kitabet bedelini kazanması için çalışmasına izin
verilmesinden, efendisine hizmet etmekle yükümlü olmadığı sonucu çıkarılır.
6- Kitabet sözleşmesi yapan cariyenin çalışması, başkasından
yardım istemesi veya ticaret yapması caizdir. Efendisi de bunlara izin verir.
Ancak şu açıktır ki cariyenin ticaret yaparak kazanç sağlamasının caiz olması
için kazancın helal yoldan elde edilmiş olması gerekir.
7- Cariyenin ticaret yoluyla kazanç elde etmesi konusundaki
yasağın nasıl kazanacağını bilemeyen cariye ile ya da kitabet sözleşmesi
yapmamış olan cariye ile ilgili olduğunu açıklamaktadır.
8- Kitabet sözleşmesi yapan kölenin sözleşmenin hemen ardından
birinden yardım istemek hakkına sahip olduğunu ve yardım istemek için
ödeyemeyecek durumda olma şartının aranmayacağını göstermektedir. Ancak bazı fakihler
bu şartı aramışlardır.
9- Borç vb. ödemelerden dolayı paraya ihtiyacı olan kişinin
dilenmesinin caiz olduğunu göstermektedir.
10- Kitabet bedelinin peşin ödenmesinde sakınca yoktur.
11- Alışverişte pazarlık yapmanın caiz olduğunu ve almak için
mal sahibine ısrar etmenin caiz olduğunu göstermektedir.
12- Reşit olan kadın, evli olsa bile, kendi başına alışveriş ve
diğer işlemler yapabilir. Ancak bazı fakihler bunu kabul etmemişlerdir. Bu
hükümle ilgili ek bilgi Hibe bölümünde gelecektir.
13- Kişi bizzat işlem yapmayıp, başkasına kendi adına işlem
yapma yetkisi verebilir.
14- Kişi, kölesine ticaret yapma izni verince kölenin işlem
yapması caiz olur.
15- Dine aykırı (çirkin) bir durumla karşılaşıldığında tepki
göstermek için sesin yükseltilmesi caizdir.
16- Azat etmek düşüncesiyle bir köle satın almak isteyen
kişinin, satışta biraz kolaylık göstersinler diye bunu köle sahiplerine
sezdirmesinde sakınca yoktur ve bu davranışı gösteriş sayılmaz.
17- Dine uygun olmayan söze tepki göstermek (karşı çıkmak)
gerekir. Çünkü Hz. Nebi bu olayda öfkelenmiştir.
18- Mal sahibinin malını peşin satma arzusu, veresiye satmaya
oranla daha
çoktur.
19- Kişi başkasının borcunu onun razı olması şartıyla
ödeyebilir.
20- Veresiye satın almak caizdir.
21- Mükatep köle kitabet bedelinin bir miktarını vadesi gelmeden
önce getirip efendisine verse ve geriye kalan borcunu silmesini istese efendi
bunu yapmaya zorlanmaz.
22- Mesleği olmayan köle ile kitabet sözleşmesi yapmanın caiz
olduğu sonucu çıkar. Alimlerin çoğunluğu bu görüştedir. İmam Malik ve Ahmed İbn
Hanbel'den ise farklı görüşler nakledilmiştir. Hadisten bu hükmün elde ediliş
yolu şudur:
Berire henüz kitabet bedelinin bir miktarını ödemeden Hz. Aişe'ye
gelip ondan yardım istemiştir. Malı veya bir hüneri olsaydı yardım isteme
gereği duymazdı. Çünkü kitabet bedelini peşin ödemesi gerekmiyordu.
23- Köleyi azat etmek şartıyla satmanın caiz olduğu
görülmektedir. Başkasına satmamak veya bağışlamamak şartıyla satmak ise böyle
değildir.
24- Bazı şartlar geçersiz olmaz ve alışverişe zarar vermez.
25- Mükatep köle vadesi gelmiş olan taksitini ödemekten aciz
olmasa bile, razı olması şartıyla efendisi onu başkasına satabilir. Çünkü Berire
borcu ödemekten aciz olduğunu belirtmemiş, Hz. Nebi de bunu sorup öğrenme
gereği duymamıştır.
26- Cariye de olsa, kadının verdiği haberin kabul edileceğini
gösterir.
27- Evli olan cariyenin satılması boşama değildir.
28- Zorlama ve özellikle tasarlanmış olmamak şartıyla secili
konuşmak mekruh değildir.
29- Reşit kadın, kocasından izin almaksızın kendi malı üzerinde
işlem yapabilir ve alışveriş konularında yabancılarla mektuplaşabilir.
باب: بيع
المكاتب إذا
رضي.
4. RAZI OLDUĞU ZAMAN MÜKATEB KÖLEYI SATMAK
وقالت عائشة:
هو عبد ما بقي
عليه شيء.
وقال زيد بن
ثابت: ما بقي
عليه درهم.وقال
ابن عمر: هو
عبد إن عاش
وإن مات وإن
جنى، ما بقي
عليه شيء.
Hz. Aişe "Zimmetinde az bir miktar borç bulunduğu sürece o
köledir" demiştir; Zeyd İbn Sabit "Ödeyeceği bir dirhem bile bulunsa
onun köleliği devam eder" demiştir; İbn Ömer ise "Zimmetinde az bir
miktar borç bulunduğu sürece ister hayatta olsun ister olmasın, ister birinin
canına kastetsin köleliği devam eder" demiştir.
حدثنا
عبد الله بن
يوسف: أخبرنا
مالك، عن يحيى
بن سعيد، عن
عمرة بنت عبد
الرحمن: أن
بريرة جاءت
تستعين عائشة
أم المؤمنين
رضي الله
عنها، فقالت
لها: إن أحب
أهلك أن أصب
لهم ثمنك صبة
واحدة فأعتقك
فعلت، فذكرت
بريرة ذلك
لأهلها،
فقالوا: لا،
إلا أن يكون
ولاؤك لنا.قال
مالك: قال
يحيى: فزعمت
عمرة أن عائشة
ذكرت ذلك
لرسول الله
صلى الله عليه
وسلم فقال: (اشتريها
وأعتقيها،
فإنما الولاء
لمن أعتق).
[-2564-] Amra binti Abdurrahman r.anha'dan rivayet edilmiştir: Berire
mu'minlerin annesi Hz. Aişe'den yardım istemek için geldi. Hz. Aişe ona
"Sahiplerin bedelini peşin olarak kendilerine ödememi ve seni azat etmemi
isterlerse hemen yaparım" dedi. Berire bu teklifi sahiplerine iletti.
Onlar "Ancak vela hakkının bize ait olması şartıyla kabul ederiz"
dediler.
Malik, Yahya'nın şöyle dediğini nakletmiştir: Amra, Hz. Aişe'nin
bu olayı Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) anlattığını ve Allah
Resulü'nün ona "Satın al ve azat et. Vela hakkı ancak azat edene
aittir" buyurduğunu iddia etmiştir.
AÇIKLAMA: Buhari, burada mükateb kölenin satılması ile
ilgili tartışmada, borcunu ödemekten aciz olmasa bile satışa razı olması
durumunda bunun caiz olduğu yolundaki görüşü tercih etmiştir. Ahmed İbn
Hanbel'in, Rebıa'nın, Evzai'nin ve Ebu Sevr'in görüşü budur. İmam Şafii'nin iki
görüşünden biri ve İmam Malik'in görüşü de budur. Ebu Hanife, sahih olan
görüşünde İmam Şafii ve bazı Maliki fakihleri ise bunu caiz görmemişlerdir.
باب: إذا
قال المكاتب:
اشتريني
وأعتقني،
فاشتراه لذلك.
5. MÜKATEB "BENİ SATIN AL VE AZAT ET" DESE, O DA SATIN
ALSA (HÜKÜM NEDİR?)
حدثنا
أبو نعيم:
حدثنا عبد
الواحد بن
أيمن قال:
حدثني أبي،
أيمن، قال:
دخلت
على عائشة رضي
الله عنها،
فقلت: كنت
لعتبة بن أبي
لهب، ومات
وورثني بنوه،
وإنهم باعوني
من ابن أبي
عمرو،
فأعتقني ابن
أبي عمرو، واشترط
بنو عتبة
الولاء،
فقالت: دخلت
بريرة وهي مكاتبة،
فقالت:
اشتريني
وأعتقيني،
قالت: نعم، قالت:
لا يبيعوني
حتى يشترطوا
ولائي، فقالت:
لا حاجة لي
بذلك، فسمع
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
أو بلغه، فذكر
لعائشة،
فذكرت عائشة
ما قال لها،
فقال:
(اشتريها
وأعتقيها،
ودعيهم
يشترطون ما
شاؤوا).
فاشترتها
عائشة
فأعتقتها،
واشترط أهلها
الولاء، فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (الولاء
لمن أعتق، وإن
اشترطوا مائة
شرط).
[-2565-] Abdülvahid İbn Eymen'den rivayet edilmiştir: Ona Ebu Eymen şöyle
anlatmıştır: Aişe'nin r.anha yanına girdim ve ona "Ben Utbe İbn Ebu
Leheb'in kölesiydim. Kendisi öldü ve bana oğulları mirasçı oldu. Sonra beni İbn
Ebu Amr'a sattılar. Utbe'nin oğulları bu satışta benim ve la hakkımın
kendilerinde kalmasını şart koşmuşlardı" dedim.
Bunun üzerine Aişe şöyle dedi: Berire, sahipleriyle kitabet
sözleşmesi yaptıktan sonra benim yanıma gelerek "Beni satın al ve azat
et" dedi. Ben de "tamam" dedim. Bunun üzerine Berire
"Satmak için vela hakkımın kendilerinde kalmasını şart koşuyorlar"
dedi. Ben de "Benim zaten vela hakkına ihtiyacım yok" dedim. Hz. Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu duydu -veya bu haber ona ulaştı- ve bunu bana
sordu. Ben de Berire'nin söylediklerini ona aktardım. Bunun üzerine "Onu
satın al ve azat et. Onları da bırak istedikleri şartı koşsunlar" buyurdu.
Bunun üzerine ben Berire'yi satın alıp azat ettim. Sahipleri vela hakkının
kendilerinde kalmasını şart koştular. Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
"Vela hakkı azot eden kişiye aittir. Satanlar isterlerse yüz şart koşsuniar"
buyurdu.
AÇIKLAMA: Bu hadis, Berire ile sahipleri arasındaki
kitabet sözleşmesinin, Hz. Aişe'nin onu satın alması ile hükümsüz kaldığını
gösterir. Yine bu hadis, Hz. Aişe'nin vela hakkını onlardan satın aldığını
iddia edenlere karşı bir delildir.
Evzai bu hadisi, mükateb kölenin ancak azat edilmek için
satılacağı görüşüne delil getirmiştir. Ahmed İbn Hanbel ve İshak'ın görüşü de
böyledir. Bu konudaki görüş ayrılığı yukarıda zikredilmişti.
MUKATEBE BÖLÜMÜ BİTTİ.
HİBE VE FAZİLETİ BİR SONRAKİ SAYFADA